“Burjuva Egemenlik Bir Bütündür” başlıklı son “Editör” makalemizi, şu sözlerle bitirmiştik:

Asıl mesele merkezi iktidardır; bütün iktidarın birleşik devrimle ele geçirilmesidir. Bunun dışındaki her şey, 'ıvır zıvırdır'.”

Bu devrimci düşüncenin, bizzat olaylar tarafından bu derece doğrulanacağını doğrusu biz de beklemiyorduk. Dinci faşist iktidar, önemli gördüğü belediyelere “kayyum” atamak için en azından bir kaç ay bekler diye düşünüyorduk. Meğerse, dinci faşist iktidarın çok acelesi varmış!

Yerel seçimlerinden çok değil bir gün sonra dinci faşist iktidar, önceden planlandığı çok açık olan bir senaryo ile Adalet Bakanlığını harekete geçirerek Van Belediye Başkanlığını DEM Parti'den alıp dinci faşist partinin temsilcisine verdi.

Aynı makalemizde “Her şey sokakta kararlaştırılacak.” demiştik. Bu tespitimizin her harfinin doğru olduğunu yine yaşamın içinde görüyoruz şimdi. Kürt halkı, Van Belediye Başkan'ını tayin etmek istercesine sokakları tutuşturuyor. DEM Parti'den seçilen A. Zeydan'ın Van Belediye Başkanlığına geçip geçmeyeceği, sokakta başlayan isyan hareketinin ne kadar ileri gideceğine bağlı.

Kürt halkı ve devrimci gençliği, mahkeme salonlarında sonuç almaya çalışan uzlaşmacı politikacıların sözüne kulak asmayıp isyan hareketini, 90'lı yılları anımsatan gerçek bir serhıldana çevirirlerse dinci faşist iktidara geri adım attırabilir. Sokak dışındaki tüm girişimler sonuçsuz ve etkisiz kalmaya mahkum.

Hele de, Erdoğan'a yönelik, “halkın iradesine saygı duymak bu şekilde olmaz” biçimindeki naif serzenişler... Erdoğan ve dinci faşist iktidar; bunlardan da öte, yüzyılların deneyimine sahip faşist devlet, ne yaptıklarının gayet farkındalar. Onların derdi, “halkın iradesine saygı duymak” değil, Kürt halkının özgürlük savaşının bin bir yol ve yöntemle boğmaktır. Kürt halkına, Kürdistan halklarına söylenmesi gereken gerçek, verilmesi gereken bilinç budur.

DEM Parti ve diğer geri kalan bütün uzlaşmacı, işbirlikçi sosyal reformist partiler Türkiye ve Kürdistan halklarına bu bilincin tam tersini verdiler bugüne kadar. Yerel seçimlerin çok şey olduğunu, özgürlüğü elde etmenin bir yolu olduğunu söylediler; yalan söylediler.

Şimdi DEM Parti'nin eline bütün hata ve yanlışlarını telafi etme fırsatı geçmiş bulunuyor. DEM Parti, iki ülkenin emekçi sınıflarını, devrimci gençliğini sokağa çağırarak, eylemlerini gidebilecekleri en ileri noktaya kadar götürme çağrısı yaparak; Van Belediye Başkanlığı tekrar A. Zeydan'a iade edilene kadar sokak eylemlerini durmadan yükseltme çağrısıyla bugüne kadarki yanlış politikalarının sonuçlarını bir ölçüde telafi edebilir.

Böyle bir devrimci tutumu alabilecek mi? Hep birlikte göreceğiz.

Kürt halkı ve devrimci gençliği, dinci faşist iktidarın saldırısına karşı Kürdistan sokaklarını tutuşturmakla kalmadı, Türkiye emekçi ve devrimci güçlerinin harekete geçmesinin yolunu da açtı. Bir kez daha şunu görmüş olduk: Kürt-Türk halklarının mücadele birliği devrimci hedefler etrafında ve sokakta sağlanır, işbirlikçi sosyal reformist partilerle “güçbirliği” görüşmeleri yaparak değil. Kürt halkı ve devrimci gençliğinin harekete geçip sokağa inmesiyle birlikte Türkiye emekçilerinin, gençliğinin ve devrimci güçlerinin sokağa inmesi iki ülke halklarının mücadele birliğinin güçlü zemininin kanıtıdır.

Faşist devlet ve dinci faşist iktidar, kendileri için gerçek tehlikenin sokaktan geldiğini hemen anladılar. Van ve Bitlis valileri iki kentte on beş gün süreyle gösteri ve yürüyüşleri yasakladılar. İki kente giriş ve çıkışları dahi kısıtladılar. Devlet güçleri İstanbul, İzmir, Adana gibi büyük kentlerde göstericilere saldırdılar. Onlarca kişi gözaltına alındı. Kürdistan'da koruculardan oluşan silahlı adamlarını sokağa saldı. Kürt halkının üzerine kurşunlar yağdırıldı. Kısacası, faşist devlet ve dinci faşist iktidar da verdikleri kararın ancak sokakta güçlerini ortaya koymalarıyla tamamlanacağının farkındalar.

Bir kez daha iki ülke halkları şu gerçeği görmüş oldular: Yerel yönetimler bir hiçtir, merkezi iktidar her şeydir. Yerel yönetimler burjuva egemenliğin tamlayıcı bir parçasıdır ve öyle kaldıkları sürece merkezi iktidar onlara göz yumar, tahammül eder.

Bu anlamda, Van Belediye Başkanlığı'nın DEM Parti'den alınıp dinci faşist partinin temsilcisine verilmesi ne ilktir ne de son olacak. Bu örnek, oy pusulaları üzerindeki mürekkep kurumadan ortaya çıkmış olması nedeniyle önemliydi. Öte yandan aynı örnek, önümüzdeki ay ve yıllarda dinci faşist iktidarın Kürt halkının elindeki belediyelere karşı bir politika izleyeceğinin güçlü göstergesi oldu. Ancak bu sözlerimiz, dinci faşist iktidarın her şeyin belirleyicisi olacağı anlamında anlaşılmamalı.

Her şey sokağa bağlı biçimde gelişecek. Bu yüzden şimdi başlamış olan ve güçlü bir serhıldana dönüşmesinin önünde hiç bir engel olmayan devrimci kitle eylemlerini, bir isyan, bir ayaklanma noktasına kadar götürmek dinci faşist iktidarın ve faşist devletin saldırılarını boşa çıkarmanın başlıca yoludur.

Kürt halkının gerçek iradesinin “sandık”tan çıkan sonuçla anlaşılamayacağı; iradenin sokakta, devrimci kitle eylemlerinde, dinci faşist iktidara ve faşist devlete karşı mücadelede ortaya çıkacağı bir kez daha anlaşıldı; görüldü. Bitlis, Şırnak, Kars ve daha pek çok yerde, “taşıma seçmen”, hile-hurda yoluyla kazanılan seçimler bu konuda hiç bir tartışmaya mahal bırakmadı.

Kürt halkı gerçek iradesini şimdi Şırnak'ta ve diğer Kürdistan illerinde sokakta, eylemleriyle ortaya koyuyor.

Leninistler, Kürt halkını hiçbir zaman yalnız bırakmadılar; şimdide bırakmayacaklar. Birleşik Devrim ve Kürt-Türk Halklarının Mücadele Birliği sloganını ete-kemiğe büründürmenin zamanıdır. Şimdi bundan daha önemli hiç bir şey yoktur.