< < Yağlı Ellerle İşlenen Dersler

Çıraklık okulları diye bildiğimiz ama çocuk işçiliğinin yasallaştırılmasından başka bir şey olmayan Mesleki Eğitim Merkezi / MESEM adlı proje 2022 yılında MEB tarafından başlatıldı.

Proje duyurusunun ardından başta Melek Liseleri olmak üzere Anadolu Liselerinden de pek çok öğrenci bu okullara geçişini yaptı. Çıraklık okulu olarak adlandırılan bu projede haftanın dört gününde staj-mesleki eğitim, bir gününde okulda teorik ve temel eğitim alarak 3 yıl içerisinde öğrenciler hem lise diplomasına hem de bir mesleğe sahibi olabiliyor. Bu, çıraklık okullarının görünen yüzü. Şimdi perdenin arkasına bakalım.

Çıraklık okulları öğrenci ve işçi gençliğin burjuva eğitim sistemine olan tüm beklentilerini yitirmesinin bir ürünüdür. Birçok öğrencinin yalnızca diploma için lise okuduğu; birçoğunun lise diplomasından da beklentisini kaybederek doğrudan iş hayatına girdiği; pandemi süreci ile birlikte gittikçe derinleşen ekonomik krizin toplumsallaştırdığı açlığa-sefalete karşı eve ekmek getirmek zorunda kalan öğrencilerin eğitim hayatını bırakmak zorunda kaldığı bir süreçte başlatıldı bu proje. Bir günlük ders günü ise çıraklık okulu öğrencisi için tatil günü olma özelliğini koruyor, eğer okul ders günü izni verip tekrar iş yerine dönülmezse…

Bu okulda bulunan pek çok bölümden herhangi birinde olan bir öğrenci, MESEM projesi ile anlaşmayı kabul edecek iş yeri bulmak zorunda. Bu zorunluluk çocuk işçiliğinin ucuz emek gücü olarak kullanılmaya başlatılmasının ilk aşamasıdır. MESEM kapsamında çırak yetiştiriciliği yapacak olan iş yeri bir çırağı işe almak için çok düşük ücretlerden, zorunlu mesaiye kadar pek çok şart ile kabul ediyor çırağı. Bu durum istisnai bir durum da değil, fıtrat haline gelmiş ve her çırağın yaşadığı bir şey. İşe başlayan çırak, MESEM ile iş yapan başka bir işletmenin zor bulunmasından dolayı 3 yıllık eğitimini burada geçirmek zorunda ve bu yüzden bu iş yerlerinde psikolojik şiddet, hakaret, mobbing, okul günü mesaiye zorlama, hafta sonu mesaiye zorlama, yaz tatilinin tanınmaması gibi pek çok sorunla karşılaşıyor.

MESEM olarak adlandırılan ve Mesleki Sömürü Merkezi diyebileceğimiz bu proje, öğrencilere mesleki eğitim vererek lise diploması alma gibi bir fırsat yaratıyor ancak proje aynı zamanda patronlara çocuk işçiliğini yasallaştırdı, bir çırağa verilen ücretin de çok daha aşağı fiyata ucuz emek gücü bulma imkânı sağladı ve hiçbir sosyal hakkı bulunmayan çocuklardan bir köle madeni yarattı. Son 6 ay içinde 5 çocuk işçi MESEM projesi kapsamında çalıştığı iş yerinde iş cinayeti sonucu hayatını kaybetti.

Çocuk işçiliğinin yasallaşması demek olan, emeklilikte sigorta başlangıcı için bile gözükmeyen çıraklık sigortası ile Türkiye burjuvazisi çocuklar üzerinden büyük bir emek gücü elde ediyor. MESEM, çocuk işçilerin iş cinayeti sonucunda ölmesini dahi "resmî" bir zemine oturtarak, patronun egemenlik "hakkı" olarak ortaya çıktı. Geçtiğimiz dönem MESEM kapsamında çalışırken hayatını kaybeden arkadaşlarımız; 16 yaşındaki Zekai Dikici, 17 yaşındaki Ulaş Dumlu, 15 yaşındaki Ömer Girgin ve 17 yaşındaki Ömer Çakar ve 14 yaşındaki Arda Tonbul... Tek biri için dahi MESEM'e dava açılmadı, iş cinayetinin yaşandığı firmaya yaptırım uygulanmadı.

MESEM yalnızca çıraklık okulları değil, ustalık telafi programı ile yaptığı yazılı sınavlarda nice yetenekli ustayı işsiz bırakmış tamamen işçi sömürüsüne dayalı bir projedir. Kapitalizmin yarattığı geleceksizlik sarmalına genç emekçiliğin hapsedilmesidir.

Kapitalizm çökmekte olan düzenini ayakta tutabilmek adına yaşamın her alanına acımasızca saldırıyor. Ucuza üretim yapabilmek için işlemediği ekolojik ve toplumsal suç kalmadı. Binlerce genç işçinin iş cinayetlerinde ölmesine kâr uğruna gözünü yumdu. Yaptığı kâğıttan evleri fahiş fiyatlara satarak içinde yaşayana unutulmaz travmalar ve acılı bir ölüm bıraktı. Sermayesini arttırmak, iktidarını korumak için sayısız savaş ve insanlık suçu işledi. Düzeninin devamı için tarihin önüne geçerek, tüm insanlığı ve doğayı nükleer silahlarla tehdit ederek kendini dayattı. Kapitalizm, düzeniyle uyum içerisinde olmayan herkesi intihara ve ölüme sürükledi. Kapitalizmin yarattığı sömürü dolu hayat dışında başka bir yaşamı hayal dahi eden herkesi öldürmek için mücadele etti. Bizleri yaşamak için mücadele etmeye zorladı.

Bugün yaşamak, tek başımıza altından kalkamayacağımız bir mücadeleyi gerektiriyor. Gelin, hep birlikte mücadele edelim. Asıl yaşam bizim için, kölece yaşamı yıkıp emeğin iktidarını kurduğumuzda başlayacaktır.

T. Uğur Özgür