Ezilen ve sömürülenler, sermaye sınıfının çok şiddetli ekonomik ve siyasi baskılarına karşı, sömürü ve baskı düzenine karşı verdiği eylemlerden geri adım atmıyor ve geri adım atmayacaktır. Artan baskılar, tam da kitlelerin eylemlerini yoğunlaştırmasına ve yaygınlaştırmasına yol açıyor. İsyan ve devrimci savaşçılık, emekçilerin günlük yaşamının bir parçasıdır. Halk eylemi tek çıkış yoludur.

Her gün gözlerimizin önünde gerçekleşen emekçi halk kitlelerinin toplumsal pratiğine daha bilinçli olarak yaklaşmalıyız: Bugün, kitlelerin toplumsal pratiğinin taşıdığı bilinçle, dünkü durum aynı değildir. Uzun süreli mücadeleye katılan kitlelerin bilincinde büyük bir değişim oldu. Artık her açıdan ileri olan farklı bir özneden söz ediyoruz. Toplumsal pratik, kitlelerden ayrılamayacağına göre, politik bakımdan bilinçli kitlelerin, toplumsal pratiği de bilinçli olarak hayata geçer. Leninistlerin yaptığı, emekçilerin kendiliğinden hareketini, kendisi için harekete yani bilinçli ve örgütlü bir harekete dönüştürmektir. Kitle hareketine devrimci politik bir biçim vermek ve temel devrimci hedeflere yönlendirmek için çaba gösterildi.

Siyasal eylemde bulunan kitleler, mücadelenin zengin deneyiminin bilinci ve birikimiyle hareket ediyorlar. Bilinç ve bilgi donanımı, devrimci komünist partinin teorisi, politikası ve mücadelesine, sosyalizm uğruna mücadelelerin deneyimine, çeşitli savaşım biçimlerine, günlük mücadeleden, ayaklanmaya varan çok çeşitli ve kapsamlı eylemlere dayanıyor. Her yeni ve devrimci eylem, bugüne kadar gerçekleşen toplumsal pratiğin sonuçlarından devam ediyor. Eskinin en yüksek noktası, yeninin başlangıç noktasıdır. Ya da başka bir anlatımla, yeninin asgarisi eskinin azamisini aşar. Emekçilerin yeni ve büyük eylemleri, eylemlerin yüksek biçimi olan halk ayaklanmaları, eskinin yeni bir baskısı olmayacaktır. Daha ileri noktadan başlayacaktır. Yeni bir ayaklanma, Gezi Haziran Halk Ayaklanmasının basit bir tekrarı olmayacaktır. Güncel sınıf mücadelesinin bugünkü uğrağında patlak verecektir. Ayaklanma için geçerli olan, devrim içinde geçerlidir.

Yeni bir toplum kurma hedefiyle hareket eden kitleler, önceki tüm eylemlerden dersler, sonuçlar çıkarır. Henüz amacı gerçekleştirememiş devrimci bir sınıf böyle düşünmelidir. Dolayısıyla, pratikte kaçınması gereken tüm sonuçlardan eğitici derslerle davranmış olarak eylem koyar ya da tarihin karşısına çıkaracağı eylemleri karşılayacak bir beceri gösterir. Emekçi kitlelerin yükseldiği bu düzey, devrimi başarmada sağlam bir dayanaktır. Güncel devrimci sınıf savaşı bugüne kadar verilen devrimci mücadelenin ürünüdür, fakat tekrarı değildir. Temel devrimci hedefleri daha ileri ve yeni değerler yaratarak gerçekleştirebiliriz.

Devrimci teori, kitleler tarafından kavranmış ve maddi bir güç haline gelmiştir. Başka ifadelerle, sosyalist hareket işçi hareketiyle bütünleşti; işçi hareketi de sosyalist hareketle bütünleşti. Teori, emekçilerin tarihsel hareketiyle birleşti. O halde, devrimci kitle hareketi teoriyle pratiğin birliğinin somutlanmasıdır. Kitle hareketi, teoriyle pratiğin birliğine dayandığı ölçüde başarıya ulaşır. Sözünü ettiğimiz birleşme, ileri, devrimci kitlelerde gerçekleşti. Bugün devrimci kitleler geniş kitleleri kapsıyor. Toplumun devrimcileşmesi, her geçen zaman daha çok kitleyi kapsıyor. Emekçi sınıf, sezgisel olarak sosyalisttir. Emekçi halk kitleleri yıllarca mücadeleden geçti; dövüştü ve dönüştü. Kısacası, devrimin öznesinin nasıl değiştiğini görmemiz gerekiyor.

Devrimci politik bilince sahip kitlelerin sokağa çıkınca, nasıl hareket edeceklerini de bilmelerinde şaşılacak bir yön yoktur. Gerçek devrimci örgütlerin ve bilinçli kitlelerin yaptığı eylemler devrimci nitelikli eylemler oldu. Reformist hareketlerin etkin olmadığı eylemlerin devrimci yönü hep yüksek olur. Gezi’de bunu gördük. Daha en başında, uzlaşmacı küçük-burjuva siyasetler kitlelerin Taksim’e çıkmasına karşı oldular, fakat kitleler inisiyatif koydu ve Taksim’e çıktı. Sadece Taksim’de, İstanbul’da değil, ayaklanmanın olduğu her yerde, kendi inisiyatiflerini bilinçle koydular ve eylemleri çok çabuk organize ettiler. Aynı bilinçli girişkenliği, daha sonra tüm eylemlerde gördük. Anlattığımız gelişme ve dönüşümden başka bir şey değildir. Türkiye ve Kürdistan halkları devrimi gerçekleştirmede ileri bir noktada bulunuyor. Yine anlattıklarımız, kitlelerin yapacağı toplumsal ve siyasal eylemlerin nasıl nitelikte olacağı hakkında net bir fikir veriyor. Halklarda olan büyük değişim göz önünde tutulmadan, devrimci kavganın geldiği nokta hakkında sağlıklı bir fikir ortaya konamaz.

Ezilen ve sömürülenlerin toplumsal kurtuluş kavgası ele alınırken, başka bir gelişme daha göz önünde tutulmalı: O da, günümüz insanlığının ortalama zekasının çok yüksek olduğudur. Ortalama zekanın yüksek olmasını, emeğin tarihteki gelişiminin zengin toplumsal pratik bilimde, doğa bilimlerinde, bilgide, teoride, sanat ve edebiyatta olan gelişim, tarihin dünya tarihi olarak gelişmesi, her ülke tarihinin dünya tarihinin bir parçası olması, karşılıklı ilişki ve etkileşim, uluslararası ilişkilerin karmaşıklaşması ve bunu tahlil etmek için daha yüksek bir teorik potansiyele sahip olma çabası ve daha sayısız nesnel ve öznel gelişme sağlamıştır. Bunu neden bilmeliyiz? Çünkü, bunu bilmemiz, insanların kendi faaliyetlerini örgütlemede daha bilinçli davrandıklarını anlamamızı sağlar.

Reformist partiler, özne hakkında konuşuyorlar ama, öznedeki ileri yönde olan değişimi göremiyorlar. Sahip oldukları bakış açısı nedeniyle, nesnel ve öznel değişimin gerisinde kalıyorlar. Bu yüzden sözleri, etkinlikleri kitlelerin üzerinde coşkulu bir etki yaratamıyor. Oysa proletarya adına hareket ettiğini iddia eden bir siyasi hareket analiziyle, politik görüşleriyle devrimci anlayışıyla, pratiğiyle kitleleri devrimcileştirmeli, sınıf kavgasına itiş vermelidir. İleri bir konumda değilsen, önümüze gelen sayısız fırsatın geçip gitmesine seyirci kalırsın.

İşçi hareketi, burjuvazinin ve burjuva partilerin tümünün attığı her adımı eleştirmez ve teşhir etmezse, onların bir oyuncağı olur. Eleştirinin işe yaraması için, işçi sınıfının bağımsız sınıf politikasına dayanmalıdır. Eleştirinin etkin olması için, kapsamlı ve derinlikli bir analize dayanmalıdır. Analiz, güncel sınıf mücadelesinin şu anki uğrağını (moment) aydınlatmalıdır. Ama, anlattığımız şeyleri göz ardı eden bir analiz sığdır ve dolayısıyla eleştiri için sağlam malzeme ortaya çıkarmaz. Eleştiriler aynı zamanda temel devrimci amaç bakış açısına dayanmalıdır. Çünkü amaçsız, salt laf olsun diye eleştiri yapılmaz. Tarihin güncel öznesi, entelektüel olarak gelişkindir. Siyasal bakımdan olgundur, mücadelenin bilgisiyle donanmıştır. İçeriksiz veya zayıf içerikli bir eleştiri, bu özne üzerinde herhangi bir etki yaratmaz. İnsanların bilinç ve düşünce seviyesi yüksektir. Eleştiri bu ortam nedeniyle ikna edici olmalıdır. Her insan eleştiri yapabilir, çeşitli konular hakkında fikir yürütebilir. Fakat ikna edici, inandırıcı olmak gerekiyor.

Devrimci işçi sınıfı ve devrimci sınıf partisi sürekli yeni görüşler ortaya koyuyor, yeni şeyler söylüyor. Yeni şeyleri ancak devrimci sınıf ve devrimci sınıfın sınıf konumundan hareket edenler söyleyebilir. Siyasi eylemler, isyanlar, ayaklanmalar görüşümüzü tüketmez. Devrim görüşümüzü tüketmez. Ekim 1917 Sosyalist Devrimi, kendi öncülerinin görüşlerini tüketmedi. Sosyalizmin kuruluşu da komünistlerin görüşünü tüketmez. Yirminci yüzyıl toplumsal devrimleri komünistlerin söyleyeceklerini tüketmedi. Proletaryanın toplumsal devrimi devrime giden, uzun süren toplumsal dönüşümü hedefliyor. Devrim en ileri noktasına varana dek yeni şeyler söyleyeceğiz. Söz konusu olan yalnızca belirli sayıdaki ülkede devrim değil, dünya zaferine dek sürecek. Yani bir çağın tümünü kapsayan sosyalizm uğruna mücadelenin şu ya da bu aşaması görüşlerimizi tüketmeyecektir. Fidel Castro, kitaplaştırılan uzun röportajında, “Küba’ya dair düşlerimin çoğunu gerçekleştirdim” diyor. “Fakat insanlığa dair düşlerimi henüz gerçekleştiremedim” diyecekir. İnsanlığa dair, insanlığın kurtuluşuna dair düşlerimiz gerçekleşene dek, görüşlerimiz olacaktır.

Devrim ve komünizm partisi olan Leninist Parti, görüşlerini devrimci tutkuyla ortaya koyar. Leninist Partinin yayınlarını okuyan sınıf bilinçli her işçi, ön yargısız sosyalizm uğruna mücadeleye atılan her kişi, yayınlardaki devrimci tutkuyu görür. Leninist Partinin tüm literatürü, devrimci mücadelesi, teori-pratiktir. Teoriyle pratiğin birliğine dayanır.

Fidel Castro, halkın, grup grup devrime atılmaları karşısında, devrimin zaferine yaklaşık beş ay kala, devrim tarihini yazma tutkusunun kitleler arasında daha önce olmadığı kadar büyük bir tutku haline geldiğini söyler. Devrim yapma tutkusuyla savaşan Küba halkının mücadelesinin sonu zafer olur. Bu toprakların emekçi halkları, kadınlar, gençlik yıllardır, devrim tarihini yazma tutkusuyla devrimci savaş yürütüyor. Devrim tarihini yazma tutkusu olmadan, kitleler, dünyanın en ağır baskı koşullarının yaşandığı bu topraklarda, devrim kavgasını bugünlere kadar getiremezdi. Devrimci tutum her ciddi eylemde kendini yansıtır. Bu kapsamda ve derinlikte bir mücadele sıradan bir bakışla kavranamaz. Devrimin bugünkü uğrağı, kavrayışlı bir bakışla aydınlatılabilir.

Emekçi halklar, yeni bir tarihi devrimle yazabilirler. Devrim dışında hiçbir yol, kitleleri yeni bir tarihe götürmez. Rosa Luxemburg, 1906’da 1905 Devriminin sonuçları için şunları yazar:

“Devrim her şeydir; geri kalan her şey zırva.”

Rosa Luxemburg ne büyük bir devrim tutkusuyla söylüyor bunu. Devrimin temel sorunu, iktidarın ele geçirilmesidir. Devrimci durum koşullarında, devrimin güncelliğinde, sorun şu şekilde konur:

İktidar her şeydir, iktidar dışında her şey hiçbir şeydir. Reformistlerin Leninist Partinin bu sözlerine çok bozulduklarını çok iyi biliyoruz. Bunda anlaşılmayacak bir şey yoktur. Çünkü küçük burjuva hareketi her şeyi muğlak bırakırken, işçi sınıfının devrimci partisi, emekçilerin temel devrimci hedefini bütün netliğiyle ortaya koyar.

Kendi bağımsız mücadele çizgisinde yürümeyenler, burjuva partileri tarafından sürüklendiler. Emekçilerin devrimci iktidarı için mücadele etmeyenler, burjuva muhalefetin iktidarının militanı haline gelirler. Bu duruma düşmemek için, somut, ivedi, güncel bir hedef olarak devrimci iktidar, politik mücadelenin merkezine konmalıdır. Sermaye sınıfı, emekçilerin iktidara yürümesini engellemek için yalnızca baskılarını ve saldırılarını artırmıyor; kitlelerin talepleri konusunda yalandan kararlar da alıyor. İktidar dışında başka ödünler de vermek zorunda kalabiliyor. Reformist sol partilerin çabaları da buna hizmet ediyor. Emekçi sınıf, iktidara gelme hedefini, hiçbir şeye feda etmemelidir. Emekçiler iktidarda değilse, diğer kazanımlarını kaybeder.

Devrimci mücadeleci kitlelerden öğrenmesi gereken reformistler, kitlelere bir şeyler öğretmeye kalkıyor. Yeni bir yaşam biçimi için, kapitalizme başkaldıran kitleler tarafından eğitilmesi gerekenler, kitleleri eğitmeye kalkıyor. Tabi ki kitlelerin görevi sizi eğitmekle vakit yitirmek değildir. Kitleler tüm gücünü ve zamanını devrimi büyütmeye ve sonucuna götürmeye harcamalıdır. Verili ortamda her devrimci kitle eylemi devrim yolunda büyük sonuçlar yaratır.

Emekçi halklar her yerde kapitalist güçlerle onların siyasi iktidarıyla kapışma içinde. Sömürücü sınıfa her alandan ateş ediyor. İşçi sınıfı ve emekçi kitleler her yerde cesaretle savaşıyor. Yeni toplum, cesurca ve kahramanca girişimlerin sonucunda doğacaktır. Siyasi cesaret geniş kitlelerin içinde iyice yerleşti ve gün gün yaygınlaşıyor. İktidarı ele geçirmek için ortaya konan kahramanca girişimler, kitle kahramanlığından başka bir şey değildir. Şimdi kitle kahramanlığı zamanı.

C.Dağlı