RTE iki gündür tam salvo herkese “ders veriyor”! Dün, S400 denemeleri yüzünden parmak sallayan asıl patrona, ABD’ye celallendi, çattı: “Bu testler doğrudur, yapıldı, yapılıyor. Amerika'nın bu yaklaşımı kesinlikle bizi bağlamaz. Biz elimizdeki bu imkanların testini yapmayacağız da neyi yapacağız? Herhalde bunu Amerika'ya soracak değiliz. ... Burada özellikle Rusya'ya ait bir silah olması demek ki bu beyefendileri rahatsız ediyor. Biz kararlıyız, yolumuza da aynı şekilde devam edeceğiz.”

“Patrona” böyle efelenmek, “one minute” gibi “puan getirir” mi, tartışılır. Ama iki gündür Savunma Bakanlığı’nın telaşlı “ikna çabaları”na bakılırsa, Ankara'da gerginlik ve panik yarattığı kesin. Akar’ın son iki günkü ve dünkü, bakanlık sözcüsünün dünkü açıklamalarına bakmak, Erdoğan’ın efelenmesinin gerçek muhtevasını göstermeye yeter. Görüntüde coşmuş, “tutabilene aşk olsun” kabilinden meydan okur bir liderlik; arka planda tam biat açıklamaları... Davos’tan beri hiç değişmedi taktikleri.

Aynı konuşmada Suriye ve Libya’dan sonra Transkafkas bölgesinde de Rusya ile “partner olma” isteğini dile getirdi RTE. Bu yönüyle Karabağ (Artsakh) savaşını başlatan taraf olarak temel amaçlarından birinin ne olduğunu anlamış olduk: “Şu ana kadar biz gerek Azerbaycan-Ermenistan konusunda, gerek diğer konularda yani; Suriye'de müşterek bir çalışma içerisindeyiz. Libya ile ilgili müşterek çalışmalarımız oldu.”

Ve tabii Libya'daki sükut-u hayal! Cenevre’de tarafların imzaladığı ateşkesin yarattığı huzursuzluk açıkça sinmiş her kelimeye: “En üst düzeyde darbeci Hafter tarafından temsilci burada bulunuyor. Dolayısıyla bana göre çok da olabilecek gibi değil.” İşin içine Wagner’i soktu. Ateşkes anlaşmasında yabancı paralı askerlerden söz ediliyor ya, aklına nedense sadece Wagner geliyor. SADAT ve tosuncukları, Suriye'den uçaklarla taşınan dinci çeteleri unutuveriyor bir anda!

Bugün de benzer konularda esti gürledi yine. Kullanması yasak olmasa “atma Recep, din kardeşiyiz” diyesi geliyor insanın!

Konulardan biri, son dönemde sık sık dile getirdiği Rojava. Resmi söylemle “terör bataklığı”! Yeni işgal çığlıkları atıyor. Hazır Özerk Yönetim’in Şam ile (ve dolaylı olarak Rusya ile) arası açılmış, Fırat’ın doğusunda çarşı pazar karışmışken, aradan sıyrılıp işgal alanlarını genişletme hesapları yapıyor TC. Ayn İsa’da bir girişim başlattı ve sert çatışmalar yaşandı. Türk devletinin Rojava’ya yönelik tehditleri artıyor. Sahadaki çelişkiler derinleştikçe bir harekat alanı oluşacağı hesabıyla yükleniyor. Yeni savaş ve işgal tehlikesi her geçen gün büyüyor.

Doğu Akdeniz gerilimi, tansiyonu bir türlü düşmeyen bu mesele, Erdoğan’ın konuşmalarındaki temel konulardan biri. Yine efelenme, esip gürleme. Ayrıntıya artık gerek yok. Söylem düzeyinde sürekli tırmandırılan bir gerilim var. Sahada, fiili güçler arenasında ise, hiçbir başarı şansı olmayan bir askeri-ekonomik güç! Gerilim ne kadar sürerse sürsün, Ankara boş avuçlarına baka baka geri çekilmekten başka hiçbir şey yapamayacak. Tabii bir “çılgınlık” yapıp fiilen bir savaş başlatmazsa.

RTE, tıpkı bir seçim maratonu gibi il il gezerek, 45 yıldır çalışır vaziyette olan fabrikaları yeniden açarak, atıp tutuyor. Çünkü bir savaşa hazırlanıyor. Altını çizelim: Bir savaşa hazırlanıyor, seçimlere değil!

Bu savaş, sadece dışarda dört cephede (kimilerinde sıcak çatışma biçiminde) sürdürülen savaş değil. O var. Ama onun yanında ve ondan çok daha önemli olarak, içerde yürütülen, şu ana dek bir türlü kazanılamayan, şimdi son hazırlıkları yapılan büyük ve kan dökücü bir “topyekün faşizm” eliyle nihayete erdirilmek istenen iç savaş var. RTE’nin il il, meydan meydan dolaşarak yaptığı bu konuşmaları, bu kampanyayı basit bir “seçim çalışması” olarak görenler, “erken seçim geliyor” hesabıyla konumlananlar, gelmekte olanın bir seçim değil, en kapsamlı kapışma olduğunu anlasalar iyi olur. Bu kapışma seçimle, sandıkla da başlayabilir. Ama gelen, gelmekte olan, “AKP’nin sandıkla gönderilme şansı” olduğu düşünülmesin. Sandıkla gitmeyecekler. Yapılan her şey, bunun hazırlığıdır. RTE’nin daha önce söylediği ve bugün yinelediği söz bunu apaçık göstermektedir: “Türkiye'nin kaderiyle AK Parti'nin ve Cumhur İttifakı'nın kaderi adeta bütünleşmiştir.”