Devrim ve Zafer Yürüyüşü Güçlenerek Sürüyor

İşçi sınıfının doğuşuyla kapitalizmin doğuşu birlikte olsa da, işçi sınıfı tarih sahnesine burjuvaziden çok daha sonra çıkmıştır. İşçi sınıfının tarih sahnesine çıkması için, her şeyden önce ayrı bir sınıf olduğunun ayırtına varması, bunu bilince çıkarması gerekiyordu. Kendiliğinden sınıf olmaktan kendisi için sınıf olma düzeyine çıkması, burjuvaziden ayrı bir sınıf olduğunu bilince çıkarmasından sonra işçi sınıfı tarih sahnesine çıkmaya başladı.

Bu nedenle işçi sınıfının tarihi, kapitalizmin tarihiyle kıyaslandığında daha kısadır. Bu tarih kısa olsa da, oldukça yoğun bir tarihtir. Bu tarihte büyük mücadeleler verildi, isyanlar, ayaklanmalar, devrimler yaşandı; yenilen devrimler de oldu, zafere erişen devrimler de. Bu tarihte yerkürenin üçte birinde orak-çekiçli kızıl bayrağın, sosyalizm bayrağının dalgalandığı dönemler de oldu, karşı devrimler de. Öz olarak söylemek gerekirse, işçi sınıfının tarihi kapitalizmin ölümünün tarihidir. İşçi sınıfı ileri yürüyüşünde, bu tarihten öğrenmeyi bilmelidir.

Burjuva sınıfın ve burjuva devletlerin komünistlerin yayınlarını, kitaplarını ekonomik baskıların ötesine geçerek kısıtlamaları, toplatmaları, yasaklamaları, dağıtımını engellemekten kapatmaya kadar uzanan yasal ya da yasadışı baskılarla engelleme çabalarının nedeni, işçilerin, emekçilerin bu yayınları, kitapları okumalarının önüne geçmek içindir. Çünkü bu yayınları ve bu kitapları okuyan emekçiler hem kendi tarihlerini öğrenirler, hem de bir sınıf olarak yoksulluklarının, yoksunluklarının, açlık ve sefaletlerinin nedenlerini öğrenir; kendilerini böyle bir yaşama mahkum eden koşulların farkına varırlar. Kendi gerçek durumlarının farkına varan emekçiler, bu koşulları değiştirmek amacıyla eyleme geçer, başkaldırırlar. Bu başkaldırılar, isyan ve ayaklanmalar egemen sınıf olan burjuvazi için, sermaye için olabilecek en büyük tehlike, en büyük tehdittir.

İşçi sınıfı sınıf bilinciyle donanıp, emeğin, emekçinin kurtuluş öğretisi olan bilimsel komünizmle silahlandığında, burjuva sınıfa karşı sürdürdüğü sınıf mücadelesinde, burjuva sınıfın hiçbir zaman ve hiçbir koşulda alt edemeyeceği bir silaha sahip olur. Bilimsel komünizm, burjuva topluma ve kapitalist sömürüye karşı mücadelesinde emekçi sınıfa büyük bir güç katar, üstünlük sağlar. Böylesine güçlü bir silahla donanan emekçi sınıf, kendi kurtuluşuna doğru daha bilinçli ve daha güvenli adımlarla ilerlemesini sağlar.

Bir insan, bir grup, bir çevre hiç fark etmez, emekçi sınıfın çıkarlarını savunmaya başladığında, bütün egemen sınıfa ve bütün egemen güçlere karşı az ya da çok şiddetle sürecek bir mücadeleye de girmiş olur. Kapitalizmde toplumsal yaşamın bütün dokularına kadar uzanan sınıfsal parçalanma ve karşıtlık nedeniyle bu kaçınılmaz olarak gündeme gelir. Egemen sınıfı karşıya alıp ona karşı çıkmadan emekçi sınıfın çıkarlarını savunmak mümkün değildir. Bunun bir adım sonrasında devrimcilik başlar. Devrimci olmak, sadece egemen güçleri değil, resmi dünyayı yani egemen sınıfın egemenlik aygıtı olan burjuva devleti de karşına almaktır. Bütün kurum ve kuruluşlarıyla burjuva devleti yıkıp parçalamayı yani bütün resmi dünyayı yıkıp, yerine yeni bir devlet olarak emeğin iktidarını kurmayı hedeflemeden, bu uğurda mücadeleye girişmeden devrimci olunamaz. Devrimci mücadelenin asıl hedefi, burjuva toplumu ve burjuva toplumun resmi sentezi olan burjuva devleti yıkmaktır; buradan da yıkılanın yerine yeni ve daha ileri bir iktidar olan emeğin iktidarını kurmaktır. Bu amaçla mücadele verilmeden bir devrimcilikten söz edilemez.

Tıpkı devrimcilik gibi, kadınıyla erkeğiyle, işçilerin, emekçilerin, kapitalizmin kendilerini mahkum ettiği yaşama, toplumsal koşulara isyanı, başkaldırısı evrensel bir olgudur. Bu başkaldırı bireysel olduğu gibi örgütlü biçimlerde de sürer. Özünde sınıflı topluma karşı olan bu başkaldırı, işçi sınıfının tarihi boyunca makine kırıcılığından, grevlerden, silahlı ayaklanmalara, devrimlere dek çeşitli biçimler aldı. Her bir ülkedeki işçiler, bu evrensel başkaldırının bir parçası olarak hareket eder ve kendi ülkelerinde olduğu gibi, diğer ülkelerdeki emekçilerin verdikleri mücadeleyi de kendi mücadelelerinin bir parçası olarak görürler; o ülkelerin mücadele deneyimlerinden de dersler, sonuçlar çıkarıp öğrenirler.

Kapitalizmin dünya bunalımının yol açtığı açlık, yıkım ve sefalet pandemiyle birlikte daha da derinleşirken, alt sınıflardan orta sınıflara doğru yayıldı. Açlık, yoksulluk ve işsizlik, bizim gibi bağımlı ülkelerde çok daha derin, yakıcı ve ertelenemez, ötelenemez bir sorun halinde. Esnaf ve çiftçiler hızla ellerindeki üretim ve geçim araçlarını kaybedip işsizler ordusuna doğru itilirken, en alttakilerin çocukları okula aç gitmeye başladı bile. Bu durum yeni başkaldırıları, daha öncekileri kat kat aşacak isyan ve ayaklanmaları hazırlıyor.

Ama şurası da açık; emekçi sınıf öyle bir-iki kalkışmayla, ayaklanmayla hasmını yere seremez. Emekçi sınıfın burjuva sınıfa karşı zafere erişebilmesi için daha bir dizi çatışmadan geçmesi, uzun iç savaşı kazanması, güç üstünlüğünü ele geçirmesi gerekiyor. Bugüne kadar yaşanan uzun mücadele yıllarında emekçilerin umutsuz kalkışmaları da oldu, yenilgileri, başarıları da. Emekçi sınıf, bütün bu eylemlerinden bundan sonraki eylemleri, ayaklanmaları ve çatışmaları için dersler çıkardı. Zaferi elde edebilmesi için verdiği bu zorlu mücadelelerle devrimci eğitimden geçti. Başarılı ya da başarısız her eyleminden, her çatışmadan her ayaklanmadan öğrendi, öğrenmeye de devam ediyor. 15-16 Haziran’dan 1 Mayıs 77 ve sonraki 1 Mayıslara, Tariş direnişinden Zonguldak madencilerinin Ankara yürüyüşüne, Gezi halk ayaklanmasından Kent savaşlarına kadar giriştiği her büyük eylemiyle birleşik devrimimizin temel taşlarını döşeyerek bugünlere geldi. Ulusal sorundan açlık, işsizlik, pahalılık sorunlarına, dinci-faşist gericiliğin ekonomik, politik zorundan, baskısından, kadınların sorunlarına kadar her şeyiyle üst üste bindi, öyle birikti ki, bu birikim bugün olmazsa yarın toplumsal patlamayı, isyan ve ayaklanmaları gündeme getirecektir. Bu patlamanın nerede ve ne zaman patlayacağını kimse bilemese de yaşanacağı kesin. Birleşik devrim kendi yolunu açarak akmaya devam ediyor.

Özgür Güven