Devrimci amacı terk edenlerin politik hedefleri, bu toplumun sınırlarını aşmaz. Politik eylemin amacı devrim değil, “demokratik yönetim”, “kamuculuk”, “katılımcılık”, bireylerle toplum arasında “yeni bir sözleşme” vb. adı altında kapitalizmin yenilenmiş ve idealize edilmiş yeni bir modelidir.

Kapitalizmin yenilenmiş ve idealize edilmiş bir modeli yönündeki çabalar yeni değildir. Kapitalizm ömrünü tüketince ve kendi propagandasının dayandığı tüm argümanları da etkisini yitirince, bu türden çabalara tanık oluyoruz. Bunlara bazen “İsveç modeli” ya da Blair’in dillendirdiği “üçüncü yol” ya da sık sık söylenen “yeni bir öykü yazılmalı” vb. adı altında ileri sürülenlerin temel amacı, burjuva toplumun ömrünü biraz daha uzatmak, ona zaman kazandırmaktır. Ama biz, bütün bu yeni model yaratma girişimlerinin, gerçekte yeni olmadığını ve eski olanın kendini değişen koşullara ayak uydurma çabalarından başka bir şey olmadığını biliyoruz. Ve bu çeşit çabaların sonucu etkilemediğini ve etkilemeyeceğini de çok iyi biliyoruz.

Küçük burjuva sosyalizminin burjuva topluma kendi cephesinde verdiği destek, bu toplumun kaçınılmaz nihai (sonal) sonucunu değiştiremez.

Burjuvaziyle işbirliği politikalarının üstünü örtmek ve kendilerini devrimci göstermek için, devrimci amacı terk etmediğini, ama devrimin zamana bırakıldığını söyleyenler de, gerçekte devrimi zamana bırakarak, burjuva topluma hizmet ediyorlar. Yaptıkları, daha iyi bir hazırlık için devrimi zamana bırakmak değil, aslında bununla burjuva topluma zaman kazandırmaktır. Bu çabalar da işe yaramaz. Kapitalist toplum, sistem, hızlı ve sıçramalı bir çöküş içinde. Kapitalizmin çöküş dinamikleri çok cüretli işliyor. Zaman eski topluma karşı işliyor. Sınıf mücadelesinin ilerlemesi, zaman ve yaşam bizden yana.

Devrimi zamana bırakanlar, devrimci olanakları bir kenara iten, devrimci eylemlerin harekete itiş verici, dönüştürücü rolünü yok sayanlar, bu toplumsal düzene angaje olanlardır. Devrimin zamana bırakılması, sonuçta, kapitalizme teslimiyettir. Devrimi zamana bırakma değil, şimdi devrim zamanı anlayışıyla hareket etmek devrimciliktir. Devrimci mücadele, dolaylı imkanları değerlendirmeyi ihmal etmeden doğrudan doğruya, burjuvazinin sınıf egemenliğini devirmeyi amaçlamalıdır. Devrimin gerçekleşmesi, bu amaçla yapılan eylemlerin artırılmasına, daha etkin ve yüksek biçimlerine kadar götürülmesine bağlı. Amacı devrim olan en küçük eylemler bile, devrimci koşullarda , bizi amaca götürecek büyük tarihsel olaya dönüşebilir. Devrimci sürecin devam ettirilmesi bize yeni olanaklar sunuyor. Devrimci komünist yetenek, oluşan olanakları, devrimi başarıya ulaştırma amacıyla en etkin biçimde değerlendirmektir.

Mücadeleyi yalnızca nicel yönüyle, yani büyümeyle, artmayla ya da eksilmeyle ölçenler, her zaman nitel değişiklikleri göz ardı etmişlerdir. Bu yüzden de, devrimin gerçek koşullarını hiçbir zaman anlayamamışlardır. Devrim hakkında isabetli bir şeyler söyleyebilmek için devrimin gerçek koşullarını doğru anlamak gerekiyor.

Öncelikle belirtmek gerekiyor ki, proletaryanın sınıf mücadelesi tarihi ve sosyalizm tarihinin olması, insanların bilincinde köklü bir değişiklik anlamına gelir. Bu topraklarda, onyıllardır süren sınıf mücadelesi ve devrimci mücadele bilinçte temelli bir değişime yol açtı. Bu, devrim için çok önemli bir değişikliktir ve devrimin kitlelerin içinde nasıl derin etki yarattığını gösteriyor. Devrimci teori, maddi bir güce dönüşmüştür. Devrim daha kapsamlı ve derin bir güç olmuştur. Emekçi kitleler, çok ağır baskı ve saldırıya rağmen, devrimci kavgayı onyıllardır sürdürüyorlar. Bu gerçek, başlı başına devrimin ne kadar güçlü olduğunu, kitlelerin içinde derin kök saldığını ortaya koyuyor. Yıllarca verilen örgütlü devrimci komünist mücadelenin yanı sıra, kitlelerin kendiliğinden hareketinin, eylem ve başkaldırılarının yaygın oluşu da, devrimin kitleler içindeki gücünü anlatıyor. Kitle eylemlerinin, aynı dönemde, aynı süreçte fakat farklı zamanlarda ve sık sık da birlikte yapılması devrimin gücünü ortaya koyuyor. Bizim başka bir saptamamız, devrimin emekçi halk kitleleri içindeki gücüne dairdir. Saptama şudur: Kitleler, eylemlerini sayısız çeşitlilikte ve büyük bir zenginlikte gerçekleştiriyor. Eylemlerdeki bu çeşitlilik ve zenginlik devrimin gerçek gücüdür. Gerçekliğin bu analizi, devrimin zamana bırakılamayacağını, günün sorunu ve görevi olduğunu göz önüne seriyor.

Dünyada, yeni bir toplumsal devrimler çağının başlaması, tarihin, olaylar bakımından en zengin döneminden geçtiği anlamına geliyor. Türkiye ve Kürdistan, günümüzde olayların zenginliği yönünden, ülkelerin en başlarında yer alıyor. Olaylardaki bu büyük artış ve yaygınlık sınıf mücadelesinin yoğunluğunun yansımalarıdır. Sınıf mücadelesinin, devrimci sınıf mücadelesine dönüşmesiyle birlikte, kitle eylemleri yalnızca yaygınlık ve yoğunluk kazanmakla kalmadı, aynı zamanda daha şiddetli çatışma biçimini aldı. Emekçi kitleler, devrim yolunu, çatışmalar ve çarpışmalarla açıyor. Devrim sorununun zaman sorunu olduğunu öne sürenler, devrimin tüm bu olaylarda geliştiğini anlayamıyorlar. Zaten bunu anlamak, devrimin güncelliğini kabul etmektir. Dolaysıyla da devrimin merkezi sorunu olan iktidarın ele geçirilmesi hedefini önüne pratik bir görev olarak koymaktır. Aynı anlamda GDH’ni bugünden ortaya koymaktır.

Gerçek devrimci mücadelenin önünü kesmek için, Leninist Partinin görüşlerinden, kendilerine görüş oluşturanların, orada burada çok fazla öne çıkma çabaları istedikleri sonucu vermeyecektir. Devrimin hedeflerinden ne kadar çok söz etseler de, onlarda da devrim zamana bırakılmıştır. Devrim onların ağzında laftan başka bir şey değildir. Ne görüşleri, perspektifleri ve ufukları ne de ideolojik konumları ve politik, örgütsel konumlanışları buna uygundur. Gerçek çözüm zora dayalı devrimle gerçekleşecek olan halk demokrasisi ve sosyalizmdir. Bu mücadeleye öncülük etme görevi, devrimci komünistlere düşer.

Devrimin zamana bırakılması, siyasi iktidarın yıpranması karşısında, onun yerini alması için burjuva muhalefet partilerine gereken zamanın ve fırsatın tanınması demektir. Her kapitalist ülkede sermaye güçleri ve uluslararası sermaye, siyasi iktidarın yıpranmasıyla, onun yerini alacak diğer güçlerini hazırlar. Bu, burjuvazinin çok açık olan sınıf politikasıdır. Üstelik bir ülkede, olayların her an bir devrime dönüşme koşulları doğmuşsa, egemen sınıfın elini çabuk tutacağı bir o kadar açıktır. Bu topraklarda da bu yapılıyor. Sermaye sınıfı iktidar boşluğundan nefret eder.

Kapitalist sınıfın egemenliği ve kapitalist toplumsal sistem, kendi ekonomik yasalarının işlemesiyle, toplumsal çelişkilerin keskinleşmesi ve toplumsal (sınıfsal) çatışmanın şiddetlenmesiyle yıprandı, teşhir oldu ve iyice güçten düştü. İşçi sınıfı ve diğer başkaldıran güçler, bu durumdan yararlanıp, burjuvaziyi devirme devrimci politikasını izlemelidir. Doksan sonrası Latin Amerika'nın başkaldıran emekçi halkları gibi, burjuvaziye başka güçlerini iktidara getirme fırsatı tanımamalıdır. Emekçi hareketi ve devrimci güçler, bunu, devrimci eylemleri güçlendirerek, yoğunlaştırıp, her tarafa yayarak yapabilirler. Geniş halk kitlelerinin genel bir başkaldırı içinde olduğu, her gün dövüştüğü, ayaklandığı ve iktidarı hedeflediği bir durum karşısında, burjuva güçlerin tüm politikaları ve girişimleri sonuçsuz kalır. Savaşan emekçi halklar, devrimci güçler iken kazanan burjuvazinin çeşitli güçleri olmamalı; ya da Mısır, Tunus ve Sudan’da olduğu gibi, çeşitli burjuva güçlerin ve onların ordusunun devrimin zaferini gasp etmesine meydan bırakılmamalı. Emeğin devrimci iktidarı kurulana dek, devrimci eylemler aralıksız sürdürülmelidir. Devrimci iktidarın kurulması, devrimci eylemlerin süreklilik kazanması demektir. Devrimci eylemlerin siyasi iktidarın ele geçirilmesi yönünde süreklileşmesi, sınıfların üzerinde temellendiği üretim ilişkilerinin ortadan kaldırılmasına yönelmesi ve özel mülkiyetin tasfiyesine dek varması demektir.

Bugüne kadar verilen devrimci mücadele karşısında, devrimi zamana bırakmak, devrimci deneyimin ve birikimin sonuçlarını bir kenara itmek olur. Mücadele deneyimleri, ancak siyasi iktidarın ele geçirilmesiyle bağıntılı olarak canlılık kazanır. Devrimci amaçtan uzaklaşanlar için, deneyimler, ölüdür, sadece geçmişe aittir. Daha önce yaratılan devrimci değerler, güncel devrimci kavga devam ettirilirse, yarınki sınıf kavgasında birer dayanak olurlar. Devrimi zamana bırakmakla devrimci değerleri de bir kenara bırakmış olursunuz.

Sadece bu kadar da değil. Devrimin şu ya da bu ölçüde, bütün kentlerde varlığını sürdüren güçlü bir potansiyeli var. Kentlerin sadece en ileri kesimi değil, onu aşan çok daha geniş bir kesimi çeşitli biçimlerde mücadele veriyor. Devrim bu güce kolay ulaşmadı. Yeni bir gelecek uğruna yıllarca mücadele verildi. Devrimin kitle gücü doğrudan bu mücadelenin içinden geçerek şekillendi. Bu güç, devrimi başarma kararlılığını tüm pratiği süresince kanıtlamıştır. Bu güç ki, daha büyük bir mücadele potansiyelini taşıyor. Bu büyük potansiyelin harekete geçirilmesi halinde elde edilecek sonuç devrim mücadelesini iktidar hedefine ulaştıracaktır. Bu büyük potansiyel devrimin güncelliği temelinde harekete geçirilmelidir.

Proletaryanın toplumsal devrimi, emeğin evrensel kurtuluş kavgasının bir mevzisidir. Varlığıyla dünya devrimine itilim verir. Dünya proletaryasıyla dayanışma bugünden başlar, devrimle devam eder. Proletarya, dünya devrimine asıl etkisini, bulunduğu ülkede devrimi gerçekleştirerek yapabilir. Devrimle, dünya proletaryası ve ezilen halkların dayanışması en üst düzeye çıkar. Devrimin zamana bırakılması enternasyonal dayanışmayı zayıflatır. Proletarya, devrimi zamana bırakmadan, bütün gücünü ortaya koyup başarması durumunda enternasyonal fonksiyonlarını yerine getirmede güçlü bir konum elde eder.

Devrimin dönüştürücü sonuçları yalnızca yapıldığı yerle sınırlı değildir. Uluslararası emekçi dayanışması devrim etrafında daha etkin hale gelir. Her ülkenin devrimci kitleleri, örgütlü komünist güçler; çeşitli ülkelerin proletaryası ve halklarla dayanışmada bulunurken, aynı süreçte kendilerini de dönüştürmüş olurlar. Devrimci pratiğin dönüştürücü etkisi kendini tüm açıklığıyla bu alanda da gösterir. Dar anlayışta olanlar, yalnızca devrim sırasında insanların dönüşüme uğradığını düşünürler. Halbuki insanlar, enternasyonal dayanışma görevlerini devrimci bir anlayışla yerine getirirken de, kendilerini dönüştürürler. Enternasyonal dayanışmada bulunurken, kendilerini ulusal dar bakış açısından kurtarır, bilinçleri yeni bir anlayışla şekillenir. Enternasyonal dayanışma, enternasyonal devrimci savaşçılık komünistlerin, komünist proletaryanın temel bir ilkesidir, bir niteliğidir.

Devrimi zamana bırakmadan, bugünden gerçekleşmesi için mücadeleyi yükseltmenin başka sebepleri var. Bilindiği gibi çağımız yalnızca kapitalizm çağı değildir; aynı zamanda kapitalizmden sosyalizme geçiş çağıdır. Bu geçiş, güçlü bir kapitalist sistemin yanında başladı. Ama, kapitalizm, dünyanın önemli bir bölümünde ayakta kaldı. Sistemde büyük bir yarık açıldı. Derin yara aldı. Kapitalizm zinciri birçok halkasından koptu. Fakat sistem tamamen yıkılmadı. Büyük bir yara aldı, ama ölmedi. Bu yüzden, çok daha saldırganlaştı. Sosyalizmi yıkmak ve yeni geçişleri önlemek için, tarihinin en büyük saldırılarını, savaşlarını, baskılarını sergiledi. Bu durumuyla, hem içte, hem de dışta daha saldırgan bir politika izledi ve izliyor. İçeride daha saldırgan bir politika izliyor, çünkü, kitlelerin devrimci başkaldırıları sonucu ne yönetebiliyor ne de gerçek anlamda egemen. Bu durum burjuvaziyi kudurtuyor ve daha saldırgan hale getiriyor. Böylesi bir durumda burjuva saldırıların şiddetini ve savaşları önlemenin yolu, onun iktidarını devirmek, kapitalist sınıf düzenini ortadan kaldırmaktır. Böylesine köklü bir görev, devrimden başka bir yöntemle çözülemez.

Devrim zamana bırakılamaz. Şimdi Devrim Zamanı.

C.DAĞLI