Kapitalist düzenin temsilcileri zamlara, hayat pahalılığına düşük ücret artışlarına, açlığa, sefalete toplumun pandemi sürecinde olduğu gibi sessiz kalacağını, bunlara da alışacağını düşünüyordu. Arada ses çıkaran olursa da onları da baskı ve şiddetle bastırmayı umuyordu. Ses çıkaran küçük azınlığı ezerek toplumun tamamına mesaj vermiş olacaktı.

Ancak beklendiği gibi bir sonuçla karşılaşmadılar. Toplum ne sessiz kaldı, ne de baskıya, şiddete boyun eğdi. Bir rüzgar gibi eserek tüm ülkeye yayılan işçi eylemleri bir anda gündem oldu. İş durdurma eylemleri, grevler ardı ardına ortaya çıktı. İşçiler artık geçinemediklerini, evlerine ekmek götürmekte zorlandıklarını haykırıyorlardı.

İşçi sınıfı dev gövdesiyle beklediği yerden doğruldu, üzerindeki tozu silkeleyerek ayağa kalktı. Ayağa kalkar kalkmaz burjuvazi onun karşısında ne kadar güçsüz, zayıf olduğunu bir kez daha gördü. Korkuyu iliklerine kadar hissetti.

Sonuç alıcı eylemlerin ardı ardına gelişmesiyle birlikte, işçi sınıfı da bir yandan kendi gücünü gördü, eylemlerle bunu sınadı. Ve kimi yerlerde bu güç ile kazanımlar elde etmesi de çok uzun zaman almadı. Ve böylece asıl olan nihai kapışmaya yani kapitalist düzeni temellerinden yıkmaya daha hazırlıklı hale geliyorlar.

Yaşanan sürece biraz daha yakından bakmak gerek: Tüm bu öfkenin patlayacağı bir noktanın açığa çıkması an meselesi olarak güncel olarak durmaktaydı. Kapitalist düzenin temsilcileri her defasında bu anı engellemek için ellerinden gelen tüm yolları denediler. İşçi ve emekçiler için ise artık daha fazla beklemenin zamanı kalmamıştı. Yeni yıl ile birlikte aldıkları ücret zamları daha ellerine geçmeden ortadan kaybolduğu, eridiği yetmezmiş gibi, ellerindeki-avuçlarındaki üç beş kuruşta zamlarla buhar olup uçtu.

Ardı ardına işçi eylemleri patlak verdi. Motokuryeler, kargo işçileri, tekstil işçileri derken bir çok iş yerinde, fabrikada, hareketlenme başladı. Uzun zamandır işçilerin slogan seslerinin yankılanmadığı sanayi bölgeleri slogan sesleriyle ayağa kalktı. Artık hiçbir engel işçilerin önünde duramazdı.

Geri adım atmak, beklemek, belli tavizlere aldanmak gibi bir şeye girmediler. Kaybedecekleri bir şeyleri yoktu. Her durumda açlık ve sefalet içinde yaşıyorlardı. Evlerine ekmek götürmekte dahi zorlanırken yapmaları gereken şeyi yaptılar, harekete geçtiler. Bu defa hakları olanı almadan onları yollarından geri çevirmek mümkün değildir.

İşçi sınıfı yeni bir tarih yazmak için harekete geçti. Bu süreç kapitalizmin yok oluşunu daha da hızlandıracak bir tarih olacaktır.

Bu defa sarı sendikalara güven yok. Kapitalist düzen temsilcileri onyıllardır işçi ve emekçileri sarı sendikalar aracılığıyla bölüyor, onların harekete geçmesini, burjuvaziye meydan okumasını engelliyorlardı.

İşçiler bunun bilincinde olarak burjuvazinin karşısına kendi öz örgütlenmeleri olan komiteler ve konseylerin gücüyle, güveniyle çıkıyorlar. İşçiler komiteler ve konseyler kurarak eylemlerini daha da genişletip, yaygın hale getiriyorlar. Bu noktanın önemli olduğu bilinen somut bir gerçekliktir.

Sosyal medya üzerinden her an haberleşerek, farklı illerde, bölgelerde olsalar dahi aynı anda, yaygın bir şekilde ortak tepkiyi ortaya koyuyorlar. Bu sayede Komite ve Konseyler yaygınlaştıkça işçi sınıfı kendi gücünü, yönetebilme gücünü daha net görecektir. Ve işçi sınıfının kazanımla sonuçlandıracağı her hareket, her eylem onu iktidar uğruna mücadelede daha emin adımlar atmasını beraberinde getirecektir.

Bir diğer nokta ise şu an harekete geçmeyen, ama içten içe kaynayan işyerleri, fabrikalardaki işçilerin varlığıdır. Bu topraklarda 50 yıldan fazladır devam eden devrim mücadelesi bir çok öncü sınıf bilinçli işçiyi yetiştirdi. Bu işçilerin kalpleri sosyalizmden yana atmaktadır. Ve bunlar, şimdilik bekleme halinde olan milyonlarla iç içedir. Yükselen hareket onları da mutlaka hareketin içine çekecektir.

Şimdi sınıf bilinçli işçiler, devrimci işçiler daha fazla sorumluluk alarak harekete geçmek isteyen işçilere öncülük etmelidirler. İşçi sınıfı kendi öncülerini sahiplenecektir. Sınıf bilinçli, devrimci işçiler hareketin başına geçerek komite ve konseyleri geliştirerek, yaygınlaştırarak bu mücadeleyi zafere taşımalıdırlar.

Tüm yaşananlar bir kez daha göstermektedir ki bu topraklarda devrimci durum açık bir şekilde büyümekte, ilerlemektedir. Rüzgar işçi ve emekçilerden yana esiyor. Bu rüzgarın gücü kapitalist sömürü düzenini yıkmaya, emeğin kendi iktidarını kurmaya yeter. Şimdi devrim zamanı! 07.02.2022

Cihan Ateş