Bugünkü koşullarda bir komünistin en önemli özelliği, devrimin gerektirdiği işleri gönüllü yapmasıdır. Gerçek bir komünist, "tarihin bayramları"nı bir an önce görmek için tarihi hızlandırmak amacıyla vargücüyle çalışır. Ona bir işi yapmasını söylemenin gereği yoktur. Zaten ne yapılması gerektiğini "bakışın yönü"nden çıkarabilir; nasıl yapacağını da pratikten öğrenebilir. Geriye kalıyor işin disiplinli bir şekilde yapılması.

Burada devreye kolektif disiplin giriyor. Biz buna yoldaşlar arası işbölümü de diyebiliriz. Herkese yeteneklerine göre, kolektif işler için görev verilir. Belirli zamanda belirli işlerin yapılması istenir. Buradaki "işler" hep birbiriyle bağıntılı olacağı için, bir yerde yaşanacak bir aksaklık bütünü etkiler. Birinin dahi işini doğru dürüst yapmaması, savsaklaması, diğerleri üzerlerine düşeni çok iyi yapmış olsa bile, işin başarısızlıkla sonuçlanmasına neden olabilir. Bu nedenle doğru işin doğru kişiye verilmesi çok önemlidir. Lenin meseleyi kolayca özetliyor: "doğru yere doğru insanın yerleştirilmesi ve denetlenmesi". Devrimi büyük bir senfoni olarak düşünecek olursak, her bir enstrümanın ehil ellerde olması, maestronun her bir enstrümanı ve onları çalanları iyi tanıması, bunlar arasındaki uyumu iyi sağlaması gerekir. Senfoninin notaları ve nasıl çalınacağı bellidir; önemli olan bu senfoniyi çalmak üzere biraraya gelmiş olanların arasındaki harmoninin sağlanmış olmasıdır.

Kolektif disiplin, yoldaşlar arasındaki harmoniyi sağlayacak yegane araçtır. O olmadan ortaya çıkacak olan şey bir senfoni değil, olsa olsa bir kakafonidir. Komünistlerle anarşistleri birbirinden ayıran en önemli şeylerden biri budur. Anarşistlerin "kaos iyidir" dediği yerde komünistler "disiplin iyidir" derler. Şimdilerde komünistlerin disiplinden bahsettikleri her yerde sanki bir "dayatma" yapılıyormuş gibi bir yanılsama yaratmaya çalışanların bırakalım kolektif bir yaşam kurmalarını, kolektif bir işi bile kotaramadıklarını görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Kolektif disiplin kabul edilmiş bir disiplindir. Burada kimseye bir dayatma, "mahalle baskısı" vb yoktur. Herkes elini, kendi iradesiyle, taşın altına koyar ve herkes gücü yettiği kadar, taşıyabileceği kadar yükü taşır. Burada kimse kimseye gocunmaz, kızmaz, küsmez... Yine burada kimse kimseyi kıskanmaz, çekememezlik etmez. "Küçük iş"-"büyük iş" ayrımı yoktur; her kademe, oraya en uygun kişilerce doldurulmuştur. Herkes bulunduğu yeri haketmiştir. Kolektif işleyiş devrededir; burada herhangi bir kuralsızlığa, disiplinsizliğe izin vermek, halk arasındaki deyimle bir çuval inciri berbat edecektir. Kolektifin belirlediği hedeflere planlı, programlı bir şekilde yürümek, devrimin önümüze koyduğu görevleri yerine getirmek için tereddütsüzce gönüllü olmak disiplinli davranmayı gerektirir. Bu da herkesin görev ve sorumluluklarını bilmesi demektir.

Burada da devreye özdisiplin giriyor. Yani kolektifi oluşturan her bireyin kendi iç disiplini... Bir yönüyle kolektif disiplinin başarıyla uygulanmasının olmazsa olmaz anahtarı... İdeolojik-politik bağlılığın en önemli göstergesi. Devrime ve devrim için yaptıklarına yürekten inanmanın turnusolu. Bir komünistin üzerine aldığı görevleri yerine getirme konusunda gösterdiği kararlılık. Yaşamını tamamen devrimin ve kolektifin ihtiyaçları doğrultusunda organize etme. Zamanın doğru ve verimli kullanılması; işlerin planlı ve programlı yürütülmesi; kendiliğindenciliğe müsamaha göstermeme; kişiyi, günlük çalışmasını hiç denetleyen olmasa dahi işlerin aksatılmaması; hatta durumdan vazife çıkarma, yeni görevleri verilmeden alma ve yerine getirme konusunda komünist inatçılık; başlanılan hiçbir işi yarıda bırakmama... Bir proleterin kendi yaşamından öğrendiği proleter disiplinin kişide yeretmesi; amaçlı kararlılık. İnsanın kendisini ateşleyen komünist bilinç...

Komünist şairimiz Nazım Hikmet, "Komünistler, bir çift sözüm var size / ister devlet başında olun ister zindanda / ister sıra neferi, ister parti katibi / Lenin girebilmeli, her zaman, her mekanda / işinize, evinize, bütün ömrünüze / kendi işi, öz evi, kendi ömrüymüş gibi..." derken kastettiği işte bu disiplindir. Leninistler, yaşamlarında böylesi bir disipline sahip olabilmelidirler. Hiçbir şey, onları her şeyin odağına devrimi koymaktan ve disiplinli bir şekilde yaşamaktan alıkoymamalıdır.

Kolektif disiplin ve öz disiplin birbirine karşıt, birbirini dıştalayan şeyler değildir; tam tersine biri diğerini güçlendiren ve daha da mümkün kılan şeylerdir. Bir Leninist günlük yaşamda kendisini ne kadar disipline ederse, kolektif disipline uyması o kadar kolay olur ve bunun tersi de doğrudur.

Bugünkü savaşımımızda disiplin, bizi birarada tutan ve hepimizi hedefimize odaklayan şiraze gibidir. O olmadan değil bir savaşıma öncülük etmek, birarada kalmak bile mümkün değildir. Bu nedenle, saflarımızda proleter disiplini aşındıran, zaafa uğratan hiçbir davranışa izin vermemeliyiz. Disiplin, her koşulda başvurulabilecek bir kurallar bütünü, kağıt üzerine yazılmış ilkeler silsilesi değildir; ama uzun yıllardır mücadele deneyimlerinden çıkarılmış zorunluluğun bilincinde olmadır. Bu, kimi zaman bir randevuya zamanında gitme, kimi zaman bir kitabı okuma konusundaki azim, kimi zaman bir eylemi tüm detaylarıyla planlama konusunda gösterilen dikkat, kimi zaman bir yoldaşı ya da ilişkiyi görme konusunda istikrardır. Kimi zaman sabahları erken kalkma, kimi zaman bir kortejde sırayı düzenli bir şekilde oluşturmadır. Kimi zaman yaptığın işe yoğunlaşma, kimi zaman zamanını programlarken her şeyi önem sırasına koymadır.

Örnekler çoğaltılabilir; önemli olan yarını bugünden kuracak olanların komünist bir disiplin anlayışıyla hareket etmesinin, bu konuda herkese örnek olmasının bize zaferin kapılarını açacak olmasıdır.

Ali Varol Günal