Ağaç A.Ş. İşçileri: "Hakkımız Olanı Almak İçin Buradayız"

İBB'ye bağlı Ağaç A.Ş. işçileri insanca yaşanacak ücret ve insanca çalışma koşulları için 6 gündür Saraçhane Parkı'nda gündüzlü geceli eylemini sürdürüyor. İşçiler, en ağır işi yapıp en kötü koşullarda çalışmalarına rağmen asgari ücretin de altında kalan ücretler aldıklarını ve bu koşullarda geçinmelerinin mümkün olmadığını belirterek "Hakkımız olanı almak için buradayız" diyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) iştirakı olan Ağaç A.Ş. işçileri 6 gündür Saraçhane Parkı'nda eylemde.

DİSK'e bağlı Birleşik Tarım Orman Sendikası (BTO-SEN) üyelerinin de aralarında bulunduğu 400'ü aşkın belediye işçisi çalışma koşulları ve ücretlerinin iyileştirilmesi için mücadele ediyor. İBB'nin hizmet alanları olan park, bahçe, sahil, yol kenarı gibi alanlarda çalışarak temizlik ve bakımını yapan aralarında çok sayıda kadının da bulunduğu işçilerle çalışma koşulları ve talepleri üzerine konuştuk.

Ağaç AŞ işçileri asgari ücretin yılda iki kez belirlendiğin ama bu bir yıllık sürecin en az üç aylık diliminde asgari ücrete çalıştıklarını belirtiyor.

İşçilerden biri "Yol ve yemek parasını düşünce bazılarımızın maaşı asgari ücretin bile altında kalıyor" diye vurguluyor.

Temmuz ayında belirlenen asgari ücretten sonra ücretlerinden yol ve yemek parasını düşüldüğünde ücretlerinin asgari ücretin altına düştüğünü söyleyen işçiler, "Şimdi biz bu parayla nasıl geçinelim. Ev kiraları olmuş 12-14-15 bin lira, daha elektrik, su, doğalgaz, telefon faturası var. Aldığım maaş bunların hepsine yetmiyor. Hani nw yiyip ne içelim bir ay" diyerek ücretlerinin ne kadar düşük olduğunu vurguluyor.

İşçiler ücret artışı için Eylül ayını beklemek istemediklerini ve açlık sınırında ücretle çalışmak istemediklerini söylüyor.

Ağaç A.Ş. işçilerinin büyük çoğunluğu, yine bir İBB iştirakı olan Boğaziçi AŞ’ye bağlı işçilerin Genel-İş ile imzaladığı sözleşmedeki hakları talep talep ediyor.

İşçilerden biri Boğaziçi A.Ş.'de Ağaç A.Ş. de İBB'ninse biz niye açlık sınırında maaşla geçinmek için çırpınıyoruz. İBB ağaç A.Ş.'yi üvey evlat mı sayıyor" diye sitem ediyor.

Kadın işçilerden biri "Biz kadın olduğumuz halde en ağır işlerde çalışıyoruz. Bahçeleri parkları temizliyoruz. Çapalıyoruz, suluyoruz, çiçek dikiyoruz, süpürüyoruz, çöp topluyoruz. Ama en az maaşı yine biz alıyoruz. Sahada olan işçinin yaptığı işi İBB görmüyor demek ki..." diyerek itirazını dile getiriyor.

Ağaç A.Ş. işçileri, kentin bir çok farklı şantiyelerinden, açlık sınırında kalan ücretlerinin iyileştirilmesi ve çalışma koşullarının düzeltilmesi Saraçhane Parkı'nda bir arada gündüzlü geceli eylemini sürdürüyor.

İşçilerin birçoğu Boğaziçi AŞ sözleşmesi'nde olduğu gibi 45 saat olan çalışma sürelerinin 40 saate düşürülmesini ve çalışma koşullarının düzeltilmesini istiyor.

Kadın işçiler çok uzak yerlerden geldiklerini evde çocukları olduğunu belirterek gece kalamadıklarını söylüyorlar.

Kadın işçilerden biri, "Parkta bahçede de çalışsak, çapa da yapsak, çöp de toplasak evin işi yine bizi bekliyor. Evdeki iş yine bizi bekliyor" diyerek anlatıyor kadınların yükünün ne kadar ağır olduğunu.

Kadın işçilerden biri "Bizim suçumuz, günahımız nedir? En ağır işleri yapıyoruz, yeri geliyor elimizde çöp kutularını boşaltıyoruz, özel günlerimizde çapa yapmak, ot yolmak zorunda kalıyoruz. Dinlenecek üstümüzü değişecek bir yerimiz bile yok. Bazen akşama doğru halimizi görsen yanımıza gelmezsin. Çöp kutularını boşaltırken üstümüz başımız batıyor. Çöp kutusu gibi kokuyoruz. Ama gel gör ki, yaranamıyoruz. Bize reva görülen bu ağır işe verdikleri para pul değerinde... Bizim aldığımız paraya kalsa ne kira ödeyebiliriz ne fatura" diye yakınıyor.

Bir başka kadın işçi daha güneş doğmadan yola çıkıyoruz. Eşim yarı yola kadar beni getiriyor. Şantiyeye giden arkadaşlara teslim ediyor onlarla geliyorum. Kendim o saatte mümkün değil gelemem. Ne iş verirlerse yapıyoruz. Arkadaşın dediği gibi çöp de topluyoruz çapa da yapıyoruz, çiçek de dikiyoruz. Biz bu işi yapmayalım demiyoruz. Verdiğimiz emeğe göre de geçirebileceğimiz bir maaş versinler" diyor. Bir çoğunda park ve bahçelerdeki ağır işler yüzünden bel ve boyun fıtığı, ağrılar olduğunu aktaran kadınlar, hasta oldukları halde çalışmaya geldiklerini söylüyorlar.

"Belimiz, bacağımız ağrıyor, yağmurda karda, çamurun içinde, yazın bu sıcağında çalışıyoruz. Ama İBB bizi görmezden geliyor. Bizim Boğaziçi işçisinden ne eksiğimiz var. Bizim yaptığımız ağır işi kim yapıyor" diyerek ücretlerde ve çalışma şartlarında eşitlik istediklerini söylüyor.

Dış temizlik işçisi de "Kışın soğuğunda, yağmurda, çamurda, yazın kavurucu sıcağında çöpte parkta bahçede çalışıyoruz. Hem de ne çalışmak... Ama bu çalışmaya geçinebiliyor musun dersen, yok. Aldığımız para ev kirası bile değil. Hepimiz kredi kartlarına yükleniyoruz, patlıyor sonunda. Ya da kiminin eşi, çocukları da çalışıyor güç bela ayı tamamlıyoruz. Bunun sonu yok. Bizin derdimiz ekmek... Geçinebileceğimiz bir maaş istiyoruz hepsi bu" diyor.

Kadın işçilerden biri "Abi peki verecekler mi sence? Beş günü devirdik bi ses yok. Ne edeceğiz ya?" diye soruyor.

Erkek işçi "E, bekleyecez burada işte hakkımızı alana kadar. Daha bunun ötesi yok. Geçinebilsek ne derdimize geleceğiz burada duracağız. Ama başka çaresi yok. Biz çalışmayınca ne oluyormuş bir görsünler gele. Hakkımızı alana kadar duracağız burda" diyor.

Bir kadın işçi daha önce de direniş yaptıklarını ama istedikleri ücreti alamadan sonlandırıldığını söyleyerek "Yok valla, geçen seferki gibi olmasın verdikleri zam bir gram işimize yaramadı. Bu sefer almadan gidersek daha çoook zam bekleriz. Sağlam durmak lazım. İşe gidenleri de çağırmak lazım" diyor.

İşçiler bu arada telefonda yakınlarıyla, arkadaşlarıyla konuşuyorlar. Onlar direniş alanına gelmelerini destek vermelerini söylüyorlar. Bazıları şantiyede çalışan arkadaşlarını arıyor. Onlara "Biz direniyoruz, maaşımıza zam alacağız. Ama size yok! Geleceksiniz direneceksiniz hakkınızı alacaksınız" diyorlar.

Bir kadın işçi de şantiyedeki arkadaşını arıyor. İşçilerin bir kısmı eylemde olunca iş yükünün arttığını söyleyince "Bırakın gelin be! Böyle arkadaşlık böyle hak aramak mı olur? Kendi işinden başkasının işini yapma! 'Ben kendi üstüme düşeni yaptım. İş kiminse gelsin yapsın' de bırak işi" diyor. Eyleme katılması için ikna etmeye çalışıyor.

Bu arada işçilerin eyleme katılmalarını önlemek için yöneticilerin tehditleri de devam ediyor. İşçiler tutanak tutmakla, işten atmakla tehdit edilenler olduğu belirtiyor.

İşçilerden "Bu tutanak tutma meselesi her zaman var. Eyleme katılımı düşürüp, direnişi kırmak istiyorlar. Eyleme katılımı düşerse istediğimiz zammı alamayacağımızı biliyorlar. Onun için korkmamak lazım. Tutanak mı tutuyorlar tutsunlar. Direnişi kazanınca omların hiç bir hükmü kalmaz" diyor.

Bir başka kadın işçi de "Valla artık bu yola çıktık bir kere. Ölmüş eşek kurttan korkmaz demişler. Bazen düşünüyorum diyorum ki kötü biter mi bu iş. Sonra da 'Amaaaan en fazla işten atarlar... Bu kadar parayı kazanacak işi de zaten buluruz' diyorum. Öyle de değil mi?" diye soruyor arkadaşlarına.

Kadın işçilerden biri "Valla abla az çok biliyoruz burada birbirimizi şuradaki kimse işsiz kalmaz çok şükür hele ki bu kadar parayı bi şekil çalışıp kazanır. Ben dedim ki belediye kamu kurumu sağlam olur. Ama yok bizim şansımıza herhal. Direniş yapmadan zam olmuyor" diyor gülerek. Genç erkek işçilerden biri "Direnişe başladık bi kere. Hiç de bi şeyden korkum yok. Parktan alır çapaya gönderir, bilemedin çöpe verir. Versinler be! Aha şurada abiler var, muhabbetleri de güzel. Çöp arabasının arkasına atlar giderim onlarla diyor" gülerek.

Öğle sıcağı geçmeye başlayınca gruplar halinde ziyaretçiler de gelmeye başlıyor. İşçiler gelenleri karşılayıp onlarla slogan atıp halay çekerek güne devam ediyor.