< DİSK Olağan Genel Kurulu Neyi Anlatıyor

DİSK Genel Kurulu ile ilgili Kataş-Sen Genel Başkanı Şahin Başaraner'in görüşlerini aldık. Başaraner Genel Kurul’u şu şekilde değerlendirdi bizlere:

Geçtiğimiz günlerde 4 gün süren DİSK'in 17. Olağan Genel Kurul'u yapıldı. Özellikle son bir yıldır işçi sınıfının eylemleri yükselerek devam etmekte. Ülkenin neredeyse her bölgesine yayılan bu eylemler düşük ücretler, güvencesizlik, keyfi işten atmalar, ücret gaspı, iş cinayetleri başta olmak üzere pek çok taleple gerçekleşti. Aynı dönem boyunca işbirlikçi sendikal harekete yönelen eylemler ve bu hareket içerisinde yeni, genç ve mücadeleci sendikaların öne çıkışının yarattığı işçi sınıfının çıkarları açısından gelişen uzlaşmaz hat, DİSK'in Genel Kurulu'nda da kendini açığa vurdu.

Önceki Genel Kurul'larda görülmeyen bir biçimde, bu Genel Kurul'da pek çok işçi öncüsünün sınıf mücadelesinde sokağın zorunluluğunu ifade ettiği konuşmalarına tanık olduk. Diyalog değil, mücadele sendikacılığı vurgusu öne çıktı. Birleşik Metal İş, Genel İş ve Lastik İş delegelerinin (üye sayılarının fazlalığından dolayı delegeleri de doğal olarak fazlaydı) ağırlıkta olduğu Genel Kurul'da Sert Lojistik çalışanı Muzaffer Çetin de Genel Başkan adayı oldu. Genel Kurul öncesi bu 3 sendikanın yönetim kurulunu ve başkanı belirleyerek Genel Kurul'a katılmış olmaları, eleştirilerin odağındaydı. Kürsüde söz alan bir metal işçisi, eski yönetimin TÜSİAD başta olmak üzere patron kuruluşlarıyla yakın diyaloğunu, işçi eylemlerine resmi açıklamalar veya sembolik desteklerle katılmasını, "patronlarla fikir alışverişi yapmayı bırakın" diyerek işbirlikçi çizgiye işçilerin net tepkilerini ifade ediyordu.

Delege işçilerin net eleştirilerinin yanında Enerji Sen, Dev Yapı İş ve Limter İş başkanları da eski yönetime sert eleştirilerde bulundular. Enerji Sen Genel Başkanı Süleyman Keskin, "İşçi arkadaşlarımızı buraya davet ettiğimizde kendilerini yalnız hissettikleri için sahada olmayı, işyerlerinde gezmeyi tercih ettiler ve gelmeyi kabul etmediler. Dört sene içerisinde çok büyük mücadeleler verdik. İki yıl önce barajı aştık. Birlikte başardık demek isterdik ama, enerji işçisinin iradesiyle başardık. DİSK'ten ise sadece tebrik mesajı aldık. Meral Akşener'e ziyarette bulunan TÜSİAD'la görüşen bir noktaya geldi DİSK. Biz sınıfa yüzümüzü dönmezsek, bugünden daha ileri bir noktaya gidemeyiz." diyerek eleştirilerini ortaya koydu. Limter İş Genel başkanı Kamber Saygılı'nın eleştirilerine tahammül edemeyen Divan, Saygılı'dan eleştirileri için Genel Kurul'dan özür dilemesini isteyecek kadar pervasızlaşabildi.

Aslında burada DİSK Genel Kurulu'nu aktarmamızın nedeni son aylarda sınıf içerisinde başlayan hareketliliğin, sendikal bürokrasiyi hedefler noktaya evrilmesidir. Başta Hak-İş ve Türk İş üyeleri tarafından, yaptıkları sözleşmeler, işbirlikçi tavırlarından dolayı sokaklarda protesto edildiler. Bu konfederasyonlardan istifaların bir anda 10.000'lere ulaştığına tanık oluyoruz. Sendikalara yönelen tekil gibi görülen eleştiri ve tepkiler yüzbinlerce işçiyi bünyesinde tutan ve işçi sınıfına ihanetin kaleleri haline gelen sendikaları hedef tahtasının merkezine koydu. Elbette bu hedef tahtası, yalnızca merkezden oluşmuyor. Sınıfın ihtiyaçlarını ve onun iradesini merkezine almayan her yaklaşım, hedef tahtasındaki merkez konumunda. İşçilerin mevcut sendikal hattı reddetmeleri, ondan hesap soran pratikleri yeni bir mücadele ve eylem sürecine girdiğimizi gösteriyor. Bu yeni dönemin pratiği patronları, patron temsilcilerini olduğu kadar, sendikaları ve sendika yönetimlerini de karşısına almaktan çekinmeyen bir noktaya evrildi.

Önceki yıllarda sendikaların insiyatifi ile göstermelik eylemlere katılan işçiler, bugün kendilerine ihanet içindeki sendikaları hedefine almış durumda. Yeni ve genç sendikalar, tabandan gelen yöneticileri ve temsilcileriyle, sınıfla birlikte, yeni bir tarihin yazılışında, gerçek sınıf ve kitle sendikaları haline gelme potansiyelini taşıyorlar. İşçilerin kafasının döndüğü yerde onların göz hizasında hazır olurlarsa ve işçilerin işçileri oldukları gerçeğini unutmazlarsa, bu döneme yanıt olabilirler. İşbirlikçi sendikal anlayışa tepkiyle sokaklara dökülen bu işçilerin dikkatle takip edilmesi, onlarla yakın ilişki kurulması gerekiyor. Yeni dönemin kaldıraçları ve mücadelenin taşıyıcı kolonları buralarda yükseliyor. Bu süreç üzerine derinlemesine düşünmek, geniş tartışmalar sürdürmek ve işçilerin birleşik mücadelesi için adımlar atmak bir zorunluk haline geldi.

Sınıf içerisinde hiçbir gelişme, boş felsefi tartışmalar gibi, can sıkıntısından veya keyfiyetten açığa çıkmaz. Mevcut koşulların dayanılmaz hale gelmesi ve sermayenin saldırıları karşısında örgütsüz, bilinçsiz ve savunmasız bırakılması, işçileri ileri iten sebeplerin başında geliyor. Yıllardır örgütlü olduğunu düşünen işçilerin sendikaları tarafından savunulmadığı, kendilerini savunacak şekilde donatılmadıkları, gelişmeleri için devasa bütçelerden kendilerine kaynak sağlanmadığı, tam tersine bu sendikaların işveren temsilcileri gibi hareket ettiklerini görmesi gelişimin zorunluluğu olarak kendiliğinden bir birikim yaratmakta ve bu birikim de protestolarla, ortak tepkilerle, istifalarla kendini açığa çıkarmakta.

Emek çalışma grubunun 2022 yılı raporu sınıf hareketinin yükselişini açık şekilde ortaya koyuyor. 2022 yılında 1556 tekil işçi ve memur eylemi gerçekleşmiş. Yani her güne 4,3 eylem... Bu eylemlere katılan işçi sayısı 155 bine ulaşmış. 2022 yılı, sınıf hareketi için büyük umut yaratan 2015 yılındaki metal fırtınayı aşan bir noktaya ulaşmış. 2020 yılındaki pandemi dönemindeki güvencesizliğin gün gibi açığa çıkması ve kölelik koşullarının dayatılması ile yükseliş sürecine giren işçi sınıfının mücadele pratiği genişlemesine ve derinlemesine bir çizgi izliyor. İstanbul, Manisa, Sivas, Eskişehir, Urfa, Gaziantep, İzmir, Gebze gibi illerde yoğunlaşan bu eylemlerin bir yanı işçi sınıfının tüm saldırılara karşı ayağa kalkışı ise, diğer yanı da yeni ve genç sendikaların ısrarcı, inatçı, militan bir çizgide ısrarları ve bu ısrarın işçiler içinde umut ve zemin bulmasıdır.

Öncü işçilerin bu araçlara yönelmesi, sahiplenmesi ve mücadeleci bir hatta ilerlemek istemeleri, bugünkü gelişmeleri özetler nitelikte. Büyük ve yetkili konfederasyonlara sırtlarını çevirip mücadelenin yolunu takip ederek bütün şimşekleri üzerlerine alma pahasına, yeni sendikalara yönelmeleri nasıl açıklanabilir?

DİSK Genel Kurulu'nda açığa çıkan eleştiriler, tepkiler, sokağı ve mücadeleyi işaret eden konuşmalar, sınıf içinde açığa çıkmakta olan mücadele dinamikleri A ya da B sendikası veya konfederasyonuyla sınırlı olmaktan öte, bütün işçilerin içerisinde güçlü bir arayışın göstergesidir. İşçilerin geliştirmekte oldukları bu mücadele zemini ve yol yöntem arayışları öncü işçileri ileri doğru fırlatırken, sınıfın öncüsünün de önüne somut, ertelenemez görevler koymakta. Emeğin haklarının korunması, geliştirilmesi ve kurtuluşu hedefini önüne koyan bir mücadele anlayışı, önümüzdeki günlere damgasını vuracaktır. Mevcut hakların her gün kaybedilmesine ön ayak olan, teslimiyetçi, işbirlikçi sendikal mücadele anlayışına karşı gelişmekte olan yeni dinamikler tüm alanlarıyla sınıfın içinde vücut buluyor. Emeğin mücadelesinde bugüne kadar yaşanmışlıkların yarattığı yoğun güvensizliği aşabilenler geleceği yaratabilecekler.

Yaşayanlar görecek.